YILMAZ ÖZDİL
 
YILMAZ ÖZDİL NASIL BİR ADAMDIR?
 
Doğrusunu isterseniz nasıl biri olduğumu hiç düşünmedim bugüne kadar... Siz sorana kadar merak etmemiştim. Sanırım aklıma ilk gelen cevap şu: Çocukluğumdan beri her ne yaparsam yapayım “yanlış yapıyorsun” diyorlar bana! Galiba genelde “aykırı” bulunuyorum.
 
 
NASIL BİR ÇOCUKLUK GEÇİRDİNİZ?
Şanslı bir çocuktum. Annem babam dedelerim anneannem babaannem, ben büyüyene kadar hepsi yaşıyordu. Annesiz veya babasız bir çocuk gördüğümde, dedesine yetişememiş bir torun gördüğümde, kendimi hep şanslı hissederim. Yaramaz bir çocuktum, oyun oynarken mahallede yangın çıkarmışlığım bile var maalesef... Rahmetli annem “bunun ikizi olsa, birini cami avlusuna bırakmak zorunda kalırdık” derdi. Bu yaşıma geldim, utandığımı söyleyebilirim ama, uslandığımı söyleyemem. İzmir’de Kahramanlar semtinde doğdum, Hatay’da büyüdüm, İzmir Atatürk Lisesi’nde okudum, Ege Üniversitesi gazetecilik mezunuyum.
 
 
 
 

 
KATAMARAN HOCASI VEYA HENTBOL ANTRENÖRÜ OLMAYI AMAÇLARKEN ŞU ANA ÜLKENİN EN ÇOK OKUNAN YAZARI OLDUNUZ. NASIL BİR SÜREÇTİ BU?
Evet, burası gelişmiş bir ülke olsaydı, katamaran hocası olarak hayatımı sürdürebilirdim, hentbol antrenörü olarak geçinebilirdim. Ama burası dandik bir ülke... İnsan istediği mesleği yapamıyor. En azından ben, istediğim mesleği yapamadım. Ailem dar gelirliydi, üniversiteyi kazandığımda bir yandan okumak, bir yandan harçlık için çalışmak zorundaydım, babam Yeni Asır gazetesinde şoför olarak çalışıyordu, e ben de gazetecilik bölümünü kazanmıştım, sigortalı bir işe ihtiyacım vardı, babam torpil yaptırdı, Yeni Asır’da işe girdim. Tamamen tesadüf yani... Babam Pınar Süt’te çalışsaydı, Pınar Süt’e girerdim, eminim inanmakta güçlük çekiyorsunuz ama, hepsi bu... Kariyer planlaması filan yapmadım, hayat böyle gelişti. Gazetecilik mesleği tutkuyla bağlı olduğum bir meslek değil benim için, sigortalı bir işe ihtiyacım vardı, gazetecilik denk geldi. Aslında, üniversitede gazetecilik okumam bile tesadüf... Bizim sınava girdiğimiz dönemde, önce 18 tercih sıralıyordunuz, sonra sınava giriyordunuz, puanınız hangisine denk geliyorsa, ona gidiyordunuz, benim puanım gazeteciliğe denk geldi. Bir soru eksik veya bir soru fazla yapsaydım, şu an alakasız bir iş yapıyor olacaktım, bu yüzden fazla abartmamak lazım.
 
 
  
17 YAŞINDA YENİ ASIRDA OFİSBOY’LUKTAN 24 YAŞINDA YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜNE… BU BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ MÜ?
 
Üniversitelere konferanslara gittiğimde gençlere hep şunu söylüyorum, sevdiğiniz işi yapamayabilirsiniz ama, işinizi sevebilirsiniz. Gazeteciliği sevmiyorum. Ama işimi seviyorum. Tekstilci olsaydım, en iyi gömleği yapmaya çalışırdım, bakkal olsaydım, hipermarket olmaya çalışırdım, çöpçü olsaydım, en iyi temizlemeye gayret ederdim. İyiye yönelmek için, daha iyiye yönelmek için çaba harcama disiplini bu... 17 yaşımda ofisboy olarak girdiğim Yeni Asır’a 26 yaşımda genel yayın yönetmeni oldum. 28 yaşımda İstanbul’a Milliyet’e yazı işleri müdürü olarak transfer oldum, sırasıyla, Ateş gazetesinde yayın koordinatörlüğü yaptım, Sabah ve Star gazetelerinde yazı işleri müdürlüğü yaptım, Fotomaç genel yayın yönetmeni oldum, atv haber genel yayın yönetmeni oldum, atv genel müdürü oldum, Sabah gazetesinde köşe yazmaya başladım, Hürriyet’te yedi sene köşe yazdım, Fanatik’te köşe yazdım, star haber genel yayın yönetmeni oldum, şu anda Sözcü’de yazıyorum, altı kitap yazdım, yedinci kitabım Eylül ayında piyasaya çıkacak, iki kitabım Tiyatro İstanbul ve Müjdat Gezen Tiyatrosu tarafından sahnelendi, 400’den fazla ödül aldım. Başarı mıdır bilemem. İşimi iyi yapmaya çalışıyorum, hepsi bu.
 
 
 
 
 
 
 
FOTOMAÇ VE SPOR YAZARLIĞIYLA YOLUNUZ NASIL KEŞİSTİ?
Star gazetesiyle Türkiye tiraj rekoru kırdık, 1 milyon 370 bin günlük satış rakamına ulaştık, hayatımızın en keyifli günlerini yaşıyorduk, gazetenin sahibi Cem Uzan’dı, zart diye parti kurdu, partiye ait gazetede çalışamayacağım için istifa ettim, benim peşimden gazeteyi birlikte kurduğumuz 11 arkadaşım istifa etti, bana hem Milliyet’ten hem Hürriyet’ten teklif vardı ama, arkadaşlarım tek tek işe girene kadar işe girmedim, arkadaşlarımı işe yerleştirdim, 11 ay sürdü, 11 ay işsiz kaldım, o sırada Sabah grubundan teklif geldi, sahibi Turgay Ciner’di, gel Fotomaç gazetesini yönet, sonrasına bakarız dediler, eğlenceli geldi, kabul ettim, Fotomaç’ı spor gazeteleri arasında birinci yaptım. Sonra Hürriyet’te çalışırken, Fanatik’in genel yayın yönetmeni arkadaşım Necil Ülgen, köşe yazmamı istedi, kıramadım, Hürriyet’ten ayrılana kadar Fanatik’te de yazdım. Spor, özel hayatımın ayrılmaz bir parçasıdır. Voleybol, basketbol, hentbol oynadım, şu anda hergün bir saatimi spor salonunda geçiririm, salona gidemezsem mutlaka bir saat yürüyüş yaparım. Eşim Hülya da sporcudur, hentbolda yedi defa Türkiye şampiyonu oldu, dünya yedinciliği var, şu anda haftada altı gün salonda idman yapar.
 
 
UĞUR DÜNDAR VE STAR TV HAYATINIZDA NASIL BİR NOKTADA? BİR DÖNÜM NOKTASI DENEBİLİR Mİ?
 
Star Haber benim için ilk değil... Atv haber’de Ali Kırca’yla çalıştım, hem total hem AB kategorisinde birinciydik. Star Haber’de Uğur ağabeyle çalıştık, gene hem total hem AB kategorisinde birinciydik. Ayıptır söylemesi, Türk televizyonlarında haber reyting rekoru bu kardeşinize aittir... Yardımcı sunucular Korcan Karar ve Nazlı Çelik’le de defalarca ilk 100 program arasında birinci olduk. Zaten, televizyonda ana haber bülteni yapmamızı bu yüzden istemiyorlar, bu yüzden yasaklıyorlar. Uğur Dündar’a kişisel olarak gelince... Öz ağabeyim kadar severim, öz ağabeyim kadar güvenirim.
 
 
 
TEKRAR EKRANDA GÖRECEK MİYİZ SİZİ?
 
Yasaklıyım. Tüm kanallarda ambargo uyguluyorlar.
 
 
 

 
 
 
SİZE GELEN TÜM MAİLLERİ OKUYUP YANITLADIĞINIZ DOĞRU MU
 
Köşelerimize mail adresini süs olsun diye koymadılar, okura saygı gereği tüm mesajları yanıtlamaya çalışıyorum. Ama yetişebilmem hakikaten imkansız. Bana her gün 10 binin üzerinde mail gelir. Sabah bir saat, akşam bir saat, her gün en az iki saatimi mesaj yanıtlamaya ayırıyorum, tek kelime bile olsa yanıt vermeye gayret ediyorum, ertesi sabah bir 10 bin mesaj daha geleceği için, yanıtlayamadıklarım maalesef siliniyor. Eğer cevap vermediysem, bilin ki, bu yüzden ıskalamışımdır.
 
 
 
NASIL BİR EV HAYATINZI VAR? AİLENİZLE VAKTİNİZİ NASIL GEÇİRİYORSUNUZ? YA DA YETERLİ VAKİT GEÇİREBİLİYOR MUYUZ?
Bağdat caddesi civarında yaşayanlar, komşularım gayet iyi bilir, sıradan yaşarım, herkes nasıl yaşıyorsa, ben de öyle yaşarım, hayatımı yalıtılmış şekilde, duvarların arkasında yaşamam. Tanınmıyorken nasıl yaşıyorsam, şimdi de öyle yaşıyorum, hayatıma sınırlar koymam. Kadıköy sosyolojik açıdan İzmir’in kopyası gibi, Kadıköy’de yaşadığım için çok mutluyum, Kadıköylü olmaktan onur duyuyorum. Burası Fenerbahçe Cumhuriyeti ama, ben Göztepe taraftarıyım, hasta Göztepeliyim, İzmir’de Göztepe’de oturuyordum, burada da Göztepe’de oturuyorum, gördüğünüz gibi manyaklık parayla değil... Aileme 24 saatimi ayırıyorum, gazeteciliğe de aynı 24 saatimi ayırıyorum, gazetecilik mesaiyle yapılacak bir iş değil, tatil yaparken çalışırım, çalışırken tatil yaparım, eşim ve kızım buna alışıktır, köşe yazarken öyle kapalı odalar filan kullanmam, plajda da yazarım, Caffe Nero’da otururken de yazarım, Divan’da yemek yerken de yazarım. Öğrenciyken okuldan kaçmayı pek severdim, şimdi de işten kaçmayı seviyorum, her fırsatta kaytarırım.
 
 
  
EŞİNİZLE EVLİLİĞİNİZ BİR AŞK HİKAYESİ Mİ?
Eşime aşığım. İlk gördüğümden beri... İzmir kızıdır. Hayata gülümseyerek bakar. Ben Ege Üniversitesi’nde gazetecilik okuyordum, Hülya eczacılık fakültesinde okuyordu, benimle çıkması için her türlü maymunluğu yaptım, 26 yıldır evliyiz. Bu 26 yıl içinde defalarca işten atıldım, istifa ettim, aylarca işsiz kaldık, beş parasız kaldık, tehditler edildik, saldırıya uğradık, mahkemelerde süründürülüyoruz, asla elimi bırakmadı. Hülya olmasaydı, başaramazdım.
 

 

 

KISKANÇ BİR ADAM OLDUĞUNUZ DOĞRU MUDUR?
Kıskançlıktan kastınız, eşimin özgürlüğüne müdahale ise, asla... Hem ben müdahale etmem, hem Hülya müdahale ettirmez.
 
 
HER AN FARKLI BİR PLATFORMDA GÖREBİLECEĞİMİZ İZLENİMİ VERİYORSUNUZ. BİR SONRAKİ YER NERESİ OLABİLİR?
 
Başımı derde sokma konusunda özel bir yeteneğim var! Üniversiteden atıldım, afla güç bela döndüm, henüz 19 yaşındayken polis yumruklamaktan tutuklandım, babacan bir hakim sayesinde yırttım, gazetecilik deseniz, başımıza gelmeyen kalmadı. Aslına bakarsanız zırt pırt işten atılmak istemiyorum elbette .Bundan sonra ne olabilir derseniz... Bilmiyorum. Hayat denilen kavram beş yıllık kalkınma planı değil, yarın bile ne olacağını bilemiyoruz. Namusumuzla çalışıyoruz, hepsi bu... İlla gazetecilik yapayım diye bir hevesim yok. Yapacağımı yaptım. Sözcü’den de atılırsam, mesleği bırakırım herhalde... Ama mücadelemi bırakmam. Kemalistim, cumhuriyetçiyim, Nutuk’tan aldığım yetkiyle müdahale ediyorum. Mustafa Kemal’in askeriyiz, gazetecilik yaptırmazlarsa, sıradan yurttaş olarak direnişimi sürdürürüm.
 
 
 
 
 

 

    
 
Geri